Son günlerin ön plana çıkan konusu Kütahyaspor oldu. Yapılan kongrede mevcut Başkan Osman Altınkaya yeniden başkanlığa seçildi. İsterseniz biraz kongre öncesine gidelim. Konuya ilişkin ilk açıklama CHP’li vekil adayı Mehmet Aydın Uzun’dan gelmişti. Uzun, Kütahyaspor’un sahipsiz kalmayacağını dile getirmişti. Sonrasında ise bir altın markası sahiplerinden olduğunu söyleyen ve yanında Kütahyaspor’un eski sporcusunun başı çektiği 2-3 kişilik bir grup, takımı alma noktasında iyi bir kampanya başlatmıştı. Bu grup, kongreye bir gün kala muhteşem bir hata yaptı ve aday olmama kararı aldıklarını açıkladı. Belli ki destek görmediler. Taraftar nezdinde pik yapsalar da, bu iş öyle olmuyor. Attığınız adımlara, giydiğiniz kıyafete, söylediğiniz sözlere dikkat edeceksiniz. Ben bu işi çok iyi biliyorum, profesyonelim havasıyla girdiğiniz işte, amatörce muhteşem hatalar yaparsanız olmaz. Sonuçta bu ilin mülki ve idari amirleri var. Bunları nezakaten ziyaret ediyorsunuz ama destek istiyorsunuz. İlk başta Kütahyaspor için tarihi fırsat diye kendinizi lanse ediyorsunuz. Ama destek istemek nedir? Dedim ya, atılan her adımı uzaktan yakından herkes takip ediyor. Muhteşem hata da aday olmama kararı ile ilgili açıklama oldu. Vakıf kurulsa gibi önerilerle gündemden yavaşça çekildiniz. Tarihi fırsat birden tarih oluverdi. Unutmayın, yapılan yanlışlara önce kimse dokunmaz ama doğruları öğrenince ok gibi tepene tepene vuruverirler. Bu işte doğru olmayı bileceksiniz. Doğru olmazsanız, reklamlar biter ve haberler başlar. Biraz heyecan yaşadık ama CHP’li vekil adayı Mehmet Aydın Uzun, konuşmasında haklı çıktı.
Kütahyaspor konusuna devamla, tarihi fırsatı kaçırdık ama(!) kongrede bir tarih yazıldı. 2019’da yapılan kongrede yapılan oylamada ışıkların bir anda kapanmasıyla adı Belediye Kütahyaspor olan 60 yıllık koca çınar, şehre ve kendine yakışan adına tekrar dönüş yaptı. Hoşgeldin Kütahyasporumuz. Yeni sezonda liglere Kütahyaspor adıyla katılacak ve her yerde bir il takımı olduğu belli olacak. Kongrede listeye giren önemli ve güçlü isimler oldu. Bunlardan ilki Gürok Grup bünyesinde bulunan LAV Türkiye Satış Direktörü Levent Güven oldu. Esin Güral Argat, yine dayanamadı ve şehre her alanda dokunmaya devam ederek sözünü bir kez daha tuttu. Kendisi geçen yıl da en büyük desteği verenlerden biri olmuştu. Levent Güven demek bana göre Esin Hanım’ın yönetimde olması gibi bir durum. Bir başka isim ise Valilik Özel Kalem Müdürü Hüsamettin Aydın. Valimiz Musa Işın’ın olurlarıyla yönetime dahil olan Aydın, işini iyi yapan tam bir çözüm adamı. Valimiz Musa Işın’la olan bağı da çok güçlü. Geçmişe dayanan bu sıkı bağlar, yeni sezonda Kütahyaspor adına önemli adımların atılmasına vesile olacaktır. Bir başka isim ise M.Selman Hatipoğlu. İyi bir Galatasaraylıdır. Lig, Avrupa farketmez hemen hemen her maçına gider. KUTSO ve Zafer OSB Yönetim Kurulu üyesidir. Kütahyaspor Yönetimine girerek bana göre kendi seviyesindeki iş dünyasının yüz akı olmuştur. Onun da kişisel dostlukları ve görevleri Kütahyaspor’a önemli katkılar sağlayacaktır. Umarım onun bu duruşu diğerlerine de örnek olur. Yönetim içinde pek çok değerli spor adamı, spor gönüllüsü insanlarımız da var. Kısacası komutan da, asker de mevcut. Ama Osman Altınkaya Başkan biraz yorgun. Yeni isimler onun yorgunluğunu alırsa, yeni sezon daha iyi olacaktır diye düşünüyorum. Tabi listenin dışında bulunan ve gönlü Kütahyaspor ile atacak isimlerin de olduğunu biliyorum. Haydi bakalım, şimdi sahne zamanı!
1890 yılında kuruluşu ile Kütahya’nın tarih kokan eğitim kurumudur Kütahya Lisesi. Birçok mezun vermiş, nice insanların yetişmesine ve bu insanların Kütahya adına söz sahibi olmasına vesile olan bir eğitim yuvasıdır. Ben de dahil birçok insanın anılarını barındıran bu okul, son yıllarda adeta kendi kaderine terk edildi. Bir restorasyon çalışması başladı ama işi alanın müteahhidin parasını alamadığı için işe devam etmediğini duyduk. Sonrasında ise sanki takipsizlik kararı çıkmış gibi bırakıldığı haliyle duruyor. Milli Eğitim Müdürü Mustafa Yılmaz, göreve başlama mesajını 25 Ocak’ta yayınlamış. Müdür Yılmaz’la ilk buluşmamızda konuyu sormuştuk ama net bir cevap alamamıştık. Haliyle yeniydi ve konuya tam hakim değildi. Ancak üzerinden tam 5 ay geçmiş. Hala bir hareket göremeyince konuyu bir dile getirelim istedim. Tabi bana bu konuda sitem dolu mesajlarda geldi. Sayın Müdürüm, 5 ay oldu. Ya bu okulla ilgili harekete geçin, ya da geçtiğinizi gösterin. Bilmiyorsak, biz de öğrenelim!
Geçenlerde yazdığım bir yazıda Çamlıcalı çiftçilerin sulama suyu sorununu anlatmıştım. Sonrasında çiftçi kadınlar, Halk Meclisi’ne katılarak sıkıntılarını tekrardan dile getirmişler. Bu tekrardan sonra Belediye Başkanı Eyüp Kahveci, önce Okçu Mahallesi’ne gitmiş ve vatandaşları dinlemiş. Çekilen kısa kliplerde de Başkan Kahveci, bu sorunun çözümü için maaşından destek olma sözünü dahi vermiş. Ardından birçok mahallenin tarımda kullandığı sulama suyunun kaynağına gitmiş. Yerinde incelemeler yapmış vs. Gerçekten de bu tarzı hiç mi hiç sevmiyorum. Özetle, konu nedir? sorun nedir? İlgililerle bir görüşme ve ardından sorunun kaynağında inceleme. O kadar! Bitti mi? Gündem değişince konu unutulur kapanır gider. Tarım yapan kadınlarımıza sesleniyorum. Gerçekten sesinizi duyurdunuz ama çabalarınız reklam malzemesi olmaktan başka bir işe yaramadı. Kliplerde görüntüleriniz yayınlandı, başkan ilgileniyor gibi göründü ama nafile! Sorunla ilgili son noktayı Okçu Muhtarı Ali Yaman koymuş: “Bu yıl ne yaparlarsa yapsınlar artık geç kalındı ve umutlar seneye kaldı!” Yine çözümsüzlük, yine eksik, yine olmadı. Belediye çözüm bulamadı, hadi bu duruma alıştık da, diğerleri ne yapıyor? Dikkatinizi çekiyorum, bu sorunla ilgili ön planda kadın çiftçiler var. 8 Martlarda ortaya çıkanlar, şimdi nerelerdesiniz? Gidip bu kadınlara bir moral verilse, çözüm önerisi getirilse veya ilgili bakanlıktan destek sağlansa daha şık olmaz mıydı?
Bir profesör konferans vermek üzere salona girmiş. Ama bakmış ki salon, ön sırada oturan bir seyis dışında boşmuş. Konuşup konuşmama konusunda tereddüde düşen profesör sonunda seyise sormuş: “Buradaki tek kişi sensin. Sana göre konuşmalı mıyım, yoksa konuşmamalı mıyım?” Seyis cevap vermiş: “Hocam ben basit bir insanım, bu konulardan anlamam. Fakat ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesinin kaldığını görseydim, yine de onu beslerdim” Bu sözlere hak veren Profesör, konferansa başlamış. İki saatin üzerinde konuşmuş durmuş, konferanstan sonra da kendini mutlu hissetmiş, dinleyicisinin de konferansın çok iyi olduğunu onaylanmasını isteyerek sormuş: “Konuşmamı nasıl buldun?” Seyis cevap vermiş: “Hocam sana daha önce basit bir adam olduğumu ve bu konulardan pek anlamadığımı söylemiştim. Gene de eğer ahıra gelir, biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim, onu beslerdim; ama elimdeki tüm yemi ona verip de hayvanı çatlatmazdım!”
Hayat bir masal gibi başlar, yaşadıkça roman olur
ve anlattıkça da fıkra. Sonuç mu, hepsi hikaye!
