DOLAR
39,2245
EURO
44,7363
ALTIN
4.185,06
BIST
9.486,56
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kütahya
Parçalı Bulutlu
30°C
Kütahya
30°C
Parçalı Bulutlu
Pazartesi Açık
30°C
Salı Parçalı Bulutlu
28°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
30°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
28°C

Duyguları bir kenara bıraksak olmaz mı?

29.04.2025 12:42
243
A+
A-

Son haftalarda Türkiye’nin ve Kütahya’mızın gündeminde deprem konusu önemli bir yer teşkil etti. Simav’a bağlı Yemişli Köyü merkezli son depremde gerçekten çok korktuk. Depremler sadece binaları değil, gerçekten ruhları da sarsıyor. Önce Valimiz ve AK Partili Milletvekilleri bölgeye giderek, vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde bulunmuşlar. Ardından da MHP heyeti ve MHP’li Belediye Başkanları gitmiş bölgeye. Uzmanlar, deprem gibi ani ve yıkıcı felaketlerin, doğrudan ya da dolaylı şekilde maruz kalan bireylerde ciddi travmatik etkiler yaratabileceğine dikkat çekiyor. Onun için bu ziyaretleri kıymetli buluyorum. Ancak dikkat çeken bir husus herkesin ayrı heyetler halinde gitmesi. CHP cephesi de kriz masasına kendilerinin davet edilmediğinden yakınmış. Tüm bunları peş peşe öğrenince insan üzülüyor. Keşke içimizdeki duyguları bastırmak yerine, kabul edip bir arada olabilsek. Duyguları ve yaşananları bir kenara bırakıp iyileşmenin temeline ulaşabilsek! Böyle olmuş olsa, her türlü duruma karşı daha dirençli bir Kütahya olmaz mıyız? Aklıma birden Kütahya’nın çeyiz bakma adetleri geldi. Evlenen kızın el emeği-göz nuru çeyizi, düğünden birkaç gün önce annesinin evinde bir odaya görünecek bir şekilde serilir ve yakınları bu çeyize bakmaya giderler. Tabi yapılan el emeği ürünler, iyiden iyiye incelenir, biraz örnek alınır, kime yaptırdığı veya nasıl yaptığı sorulur. Gelin adayı genç kızın çeyizinde evinde kullanacağı bir eksiği varsa, içten içe homurdanlar olur ama kız yengesi bu eksiklerin üzerine bir şekilde kapatır. İşte bize böyle bir yenge lazım! Eksikleri kapatacak, homurdanmaları susturacak, kısacası her şeyi organize edecek. Hakikaten duyguları, kırgınlıkları, kızmışlıkları, küskünlükleri, beni çağırmadıları bir kenara bıraksak daha iyi olacak. Bu arada diğer partilerin de bölgeye bir geçmiş olsun ziyaretinde bulunmaları kendileri için iyi olacaktır.

KÜTAHYA ÇÜRÜK DOMATES Mİ?

Çok arayan oldu, şu Ali Paşa Camii’nin yanına konulan günümüz mimarlık dehası örnekleri bir kaleme alıver diye. Gittim baktım, hakikaten gözlerim bayram etti. Tarihi Ali Paşa Camii ile tam uyum sağlamış. Kim düşünebilirdi böyle bir mimariyi! Yapanları ve düşünenleri gönülden alkışlıyorum. Şimdi sizleri biraz yıllar öncesine götürmek istiyorum. Bu caminin köşesinde hatırlarsanız bir çeşme vardı. Mustafa İça zamanında caminin mimarisine uygun olmadığı için kaldırıldı. Kütahya’nın pınarları akışır derken, o çeşmenin bir anda kaldırıldığını ve pınarların kuruduğunu gördük. Zaman geçti ve şimdi unutuverdik. Şimdi ise bu tarihi caminin yanına ayakkabı boyacıları için muhteşem bir eser yapılmış. Ayakkabı boyacılarımız belki mutlu ama bu tarihi caminin yanına yapılan barakalar nedir, gerçekten anlamış değilim! Kütahya sanki tezgah arkası çürük domates gibi! Biri yapıyor, biri bozuyor. Yapmayın artık bunu! Kütahya’ya değer verin, hakkını verin Allah aşkına. Hemen yan tarafta Adliye Sarayı, Saray Hamamı, Kütahya Lisesi ve Yeşil Cami daha iyi görünsün, diye merkez Pazar yerini kapatmıştık. Orada açarken, burada kapatmak pek doğru gelmiyor bana. Başta biraz ironi yaptım belki ama umarım çevre esnafların ve o bölgeyi kullanan insanların düşünceleri havada kalmaz. Yapılacaksa tarihi dokuya uygun olarak yapılmasını herkes kabul ediyor. Ama bu haliyle kimse beğenmiyor.

SİYASETTE NABIZ

İlimizdeki siyasi partilerin durumlarından ve çalışmalarından alfabetik olarak kısa kısa bahsedelim diyorum. AK Parti’de İl Başkanı Ceyda Çetin Erenler, göreve başladıktan sonra görevine iyiden iyiye ısınmaya başladı. Kadın olmasına rağmen artık gece gündüz demeden her yerde görmeye başladık. Vekillerle uyum içinde çalışmaya gayret ederken, eskileri de unutmuyor Ceyda Başkan. Unutulduğunu düşünen kim varsa gidiyor, buluyor, değer veriyor ve programlara davet ederek, bütünlüğü sağlamaya çalışıyor. Geçen yıl kurulan ve İl Başkanlığını Mehmet Aferin’in yaptığı Anahtar Parti’de ise il binası kendini göstermeye başladı. Zafer Meydanı’nda herkesin görebileceği bir yerde olduğu için A Parti ismi zihinlere kazınıyor. İl Başkanı Mehmet Aferin ve teşkilatı da siyasete ısınmaya başladı. Artık ciddi bir hareket var partide. Yönetimler, kadın ve gençlik kolları teşkilatları da kendini göstermeye başladı. Ankara turları ve çevre illerdeki mitinglere katılımlar iyi ama bana göre onların da artık Genel Başkanları Yavuz Ağıralioğlu’nu bir Kütahya’ya takdim etmeleri gerekiyor. CHP’de Tamer Yenikaya Başkan, Ege Bölgesi İl Başkanları toplantısı için Manisa’ya gitmiş. Mesir macunu şenliklerine de katılarak güç toplayıp gelmiş. Onlar da imza kampanyasına ara vermeden devam ediyorlar. Ama yumuşak karınları Belediye! Yaşanan sorunlar noktasında çözüm olmaya, köprü olmaya çalışıyor Tamer Başkan. İşi zor gerçekten ama bu ceketi giydiler artık, kaçış yok! İYİ Parti’de Ahmet Tekdemir Başkan, üye çalışmalarına ara vermeden devam ederken, bir taraftan da uzun süredir beklenen ilçe teşkilatı ziyaretlerini gerçekleştirdi. Bu ziyaretlerin geciktiği şeklinde homurdanmalar duyuyordum. Şimdi ise şehrin sorunlarına müdahil olarak, açıklama yaparak, gündem oluşturarak bana göre iyi şeyler yapıyor. MHP’ye gelince, şu anda İl ve merkez ilçe teşkilatları sessizler ama bazı etkinliklerde boy gösteriyorlar. Milletvekili Erbaş ise ilçe ve Belde Belediye Başkanları ile turlarına devam ediyor. Ancak MHP’deki ayrı ayrı duruşlara Kütahya adına üzülüyorum ve bu durumun ne zaman biteceğini gerçekten merak ediyorum. Saadet Partisi ve Yeniden Refah Partisi’nde ise kongre süreçleri yeni tamamlandı ve İl Başkanları Ömer Faruk Evren ve Murat Tuncay güven tazelediler. Kendilerini tebrik ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum.

SABAH SABAH DOSTLARLA…

Bugün sabah PTT’ye doğru giderken, sevgi yolunda kısa bir yürüyüş yaptım. Akbank aralığında bir baktım ki bir esnaf almış eline fırçayı, sokaktaki sigara izmaritlerini süpürüyor. Gittim sordum, kimse bakmıyor mu bu sokağa diye! Birileri baksa da, bakmasa da bu sokakta kendisinin ve müşterilerinin bulunduğunu ve böyle süpürmeye devam edeceğini anlattı bana. Tebrik ediyorum kendisini. Duyarlı insanlarımızın olduğunu görmek hoşuma gitti. Madalyonun diğer yüzüne bakıldığında ise o izmaritleri atan yine bizler değil miyiz? Burası neresi? Kütahya ama, kendi şehrimizi sevmiyoruz, kirletiyoruz! Sonra o sokaklarda bizler yaşıyoruz. Madalyonun bir yüzü daha var ama onu artık yazmayacağım. Herhalde o kendisini biliyordur veya anlamıştır. Sonra yürümeye devam ettim, yolda değer verdiğim Genç Optik sahibi İbrahim kardeşim ile karşılaştık. Israr etti, çay içelim, çorba içelim diye. Kıramadım, bir çayını içtim. Gelecek üzerine güzel konularda fikir alışverişi yaptık. Daha öteye gitmeden ofise geri döndüm. Ankara’dan değerli Avukat dostumuz Kemal Bey aradı. Uzun uzun sohbet ettik. Verimli bir sohbet oldu. Birbirimizi gazlamadan, ego yapmadan sadece Kütahya’yı düşünerek sohbet ettik telefonda. Kemal Bey, bazen kendi kendimize konuşuyoruz gibi oluyor dese de, ben bu konuşmaların ileride artıya dönüşeceğine inanıyorum. Kemal Bey’in bahsettiği bir işte iyi bir ekibe sahip olma durumu ve sonrasında yapılacak teşhis ve tedavi her zaman doğru sonuca götürür kanaatinde birleştik.

Efeoğlu Baklava

AMA İŞ İŞTEN GEÇMİŞTİR!

Bir kurt sürüye dalar, sadece birini alır ama bütün sürüyü perişan eder. Kurt dalmışsa o sürüden artık hayır gelmez… Koyun ve keçiyle geçinen Anadolu köylüsü için bu, çöküş demektir, açlıkla yüzleşmek demektir. Kurt gittikten sonra köylülerin içini büyük bir kin ve öfke kaplar. Öç almak için atlarına biner, köpeklerini alır, kurt avına çıkarlar. Amaçları kurdu diri yakalamaktır. Ve sonunda yakalarlar da. Ancak o kin duydukları kurda bir fiske bile vurmazlar. Onu hiç incitmezler. Sadece sağlam bir telle ya da kirişle boğazına bir çıngırak takarlar. Sonra kurdu okşayarak, sırtını sıvazlayarak ve sevgiyle öperek salıverirler. Çıngıraklı kurt sevinçle koşarak uzaklaşır. Ama o çıngırak sesi yüzünden hiçbir canlıya yaklaşamaz. Her hayvan sesi duyunca kaçar. Kurt ise bozkırlarda, dağlarda boşu boşuna koşar durur. Sonunda açlıktan zayıflar, güçsüz düşer ve acı içinde ölür. Bu, insan aklına gelebilecek en korkunç işkencelerden biridir. Kurt, boğazına çıngırak takılırken kendisini okşayanların, sevenlerin niyetini ancak aç kalınca anlar. Ama iş işten geçmiştir…

SEVDİĞİM SÖZLER

Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş!

Yazarın Diğer Yazıları
REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.