DOLAR
40,3802
EURO
47,1131
ALTIN
4.361,65
BIST
10.384,31
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kütahya
Hafif Yağmurlu
31°C
Kütahya
31°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
30°C
Pazar Açık
30°C
Pazartesi Açık
30°C
Salı Açık
33°C

Bir solukta Kütahya

12.06.2025 16:19
316
A+
A-

Mesleki olarak sahada olmayı özen gösterdiğimi her fırsatta dile getiriyorum. Sahada olmak bize çok şey katıyor aslında. Bütün yaşananları görüyor, gözlemliyor ve sizlere gördüklerimizi aktarma imkanını buluyoruz. Gazetecilikte tarihe tanıklık etmek diye bir tabir vardır. Bir kişinin (yaşına göre) doğduğuna, okuyup mezun olduğuna, iş kurduğuna, geliştiğine, evlendiğine, çocuk sahibi olduğuna, geldiği mevki ve makamlara, söylevlerine, fikirlerine, hatalarına ve doğrularına, hastalıklarına ve bazen ölümüne bile şahitlik edebiliyoruz. Bir solukta bir hayatı anlatmış gibi olmasın ama her yazdığımız yazıda dile getirdiğimiz doğrular ve yanlışlar, bize peşinden yenilerini getiriyor. Övgü de alıyoruz, belki bazen içten sövgü de!

Dedim ya, her yazıdan sonra uzun uzun telefon görüşmeleri yapıyorum. Arayanlarla konuyu veya Kütahyamız’ı yorumluyoruz. Bir nevi istişare yapıyor, doğruları bulmaya çalışıyoruz. Eskiden tirajınız ne kadar diye sorarlardı. Bugün gazeteler çok okunmasa da biz uzak veya yakındaki insanlarımıza, idarecilerimize, siyasilerimize, bürokratlarımıza, dostlarımıza, hemşehrilerimize ve özellikle evinde emeklilik günlerini geçiren değerli Kütahyalılara ulaşıyor ve bu gazeteyi okumaları için gönderiyoruz. Onlar ise uyanınca, uykusu kaçınca, kafayı dağıtmak istediğinde, yapacak bir şey bulamadığında, yemek yerken, çay içerken ve benzeri durumlarda bir solukta Kütahya’yı okumanın, gelişmeleri öğrenmenin keyfine varıyor. Biz de onlardan tepkiler aldıkça mutlu oluyoruz.

Yazı dilimin çok iyi olduğunu söyleyenler var. Bütün bu konuları kaleme alırken, sanki sizlerle dertleşiyormuş gibi yazıyorum ama tüm yazılarımızın öznesinde Kütahyam var. Her fırsatta şehrimizi yüceltmeye, geliştirmeye, geliştiren ve yüceltenleri alkışlamaya, yapmayanları da nezaketlice uyarmaya gayret ediyoruz. Umarım iyi yapıyoruzdur.

Kısa hikayelerde yaptığımız vurgular ve sevdiğim sözler bölümündeki anlamlı sözler çok kişi tarafından beğeniliyor. Hatta bize hikaye ve söz gönderenler bile oluyor. Doğru zamanlarda elimizden geldiğince bunları değerlendirmeye çalışıyoruz. Yazmak bize, okumak da sizlere keyif veriyorsa sıkıntı yok. Bana ulaşan, ulaşmayan, okuyan, okumayan, gizliden takipte kalan herkese teşekkür ediyorum. Bazen okumuyor havası verenlerin yazdıklarımız yorumlar sonrasında doğruları yaptıklarını görünce onların da bizimle olduğunu görüyoruz.

Efeoğlu Baklava

Dedim ya, bir solukta Kütahya diye. Şimdi son yazıdan sonra birikenleri size kısa kısa akratalım. Yalnız bu defa ara başlıklar kullanmadan tüm konuları akıcı ve peş peşe yazmaya çalışacağım.

16 Haziran’da Kütahyaspor’un kongresi var. Bilindiği gibi ilk kongrede aday çıkmamış ve kongre ertelenmişti. Bu duruma yıllardır alıştık desem yanlış olmaz. Ortalarda bazı isimler dolaşıyor. Ama çok ciddiye almadım açıkçası. Bu isimler konusunda şu yorumu yapmıştım: Kimin ne düşüncesi veya hedefi varsa, bankaya Kütahyaspor adına teminat mektubunu versin. Ama hangi lige çıkmayı hedef koyduysa, ona göre sıfırları bol olsun. Yoksa reklam yapıp ta bir anda ortadan kaybolanları daha önce görmüştük. Bu konuda biraz tedbirli olmamız gerekiyor.

Mevcut Başkan Osman Altınkaya, ilk kongrede göreve devam etmeyeceğini söyledi ama herkes onun devam etmesinden yana. TFF nezdinde aldığı görevler oldukça ağır ve önemli. Böyle bir lobi gücüne bir daha sahip olurmuyuz bilemiyorum ama Osman Başkan bu işi çok iyi yaptı. Birleştirdi, sevdirdi, topladı, bilinç oluşturdu ama yoruldu. Yalnız kaldı. Verilen sözler var ama havada kaldı. Belediye Başkanı Kahveci, ilk genel kurul toplantısında 30 milyonluk sözünün yarısını tuttuğunu ve yeni dönem için yine benzer rakamı vermeyi taahhüt etti.

Koyu CHP’li bir dostum geçenlerde bir fıkra göndermiş bana. Bu fıkra tam da bu durumu anlatıyor: Temel, idam sehpasında ve kendisine son sözü soruluyor. Artık ne yaptıysa idam edilecek noktada. Temel’in son sözü ise şu olmuş: Ha bu bize bir ders olsun! Fazla yorum yapmıyorum ama herhalde anlayanlar anlamıştır.

Başkan Kahveci, Kütahyaspor kongresinde yaptığı konuşmada Osman Başkan’ın aday olmaması durumunda Zafer Bintepe’ye hazırlan dediğini de açıkça beyan etti. Bintepe, bu göreve daha önce içinden bir niyetlenmişti ama daha sonra birden kendini geri atmıştı. Bugünlerde pek görüşemiyoruz ama ne durumdadır bilemiyorum.

Kütahyaspor için son söz, takımın kalıcı gelir kaynaklarına, tesise değil tesislere ve kendi öz değerlerine ihtiyacı vardır. Bunu yıllardır söylüyoruz ama bir türlü bu plan yapılamadı. Tüm planlar bir yıllık ve şampiyonluk üzerine yapılıyor. Taraftar her sene heyecan yaşamak istiyor. Ama kaç yıldır play-off kapısından dönüyoruz. Şapkayı çıkarıp, önümüze koymalı ve hatayı kendi kendimize bulmalı ve sonuçlarına katlanmalıyız.

Geçenlerde KSBÜ’de bir protokol imza törenine katıldım. Memleketin duayen sanayicisi Rıza Güral’ın ismi KSBÜ Germiyan Kampüsü içerisinde tamamen yenilenecek olan kapalı spor salonuna verilecek. Yaklaşık 20 milyonluk bir destek. Duayen sanayici Güral, konuşmasında memleketine olan borcunu ödediğini söylerken, kıza Esin Güral Argat ise Kütahya’nın evladı olduğunu ve bu tür desteklere devam edeceklerini üstüne basa basa söyledi. Çok mutlu oldum. Umarım bu düşünce yapısı, Kütahyalı olan veya burada devasa yatırım yapan tüm sanayicilere örnek olur. Üretim yaptığınız, para kazandığınız memlekete katkı sağlamak gerçekten çok önemli.

Sanayi demişken, kıymet verdiğim bir büyüğüm Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın yeni teşvik sistemi hakkında bir mail göndermiş. İnceledim ve Kütahya’nın bu sistemde 3. bölge iller arasında yer aldığını gördüm. Hemen yakınımızdaki Afyon ise 4. bölgede yer almış. 2012-2025 yılları arasındaki teşvik sistemi süresi sona erdiğinden ve güncellenmesi gerektiğinden dolayı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yeni sistemi geçen günlerde ilan etmiş. Sona eren teşvik sisteminde Kütahya ve komşumuz Afyon 4. bölge iller arasındaymış. İki bölge arasında ilk bakışta pek fark yok gibi görünse de sigorta primi işveren hissesi desteğinde ciddi bir fark var.

3.bölgede yer alan illerde yapılacak yeni yatırımlara 2 yıl, 4. bölgedeki illere ise 4 yıl bu destek veriliyor. Buradan 2 yıl kaybımız olduğu ortaya çıkıyor. Yatırımcı bir şehre yatırım yapacağında mutlaka bu kıstasları göze alıyordur. Sanayileşmede hızlanmasını istediğimiz bir Kütahya için, yeni ilan edilen seçici teşvik sisteminde gol yedik diyebilirim. Çünkü yatırımcı için finansman yükü çok önemli. Şimdi merak ettiğim konu, OSB Başkanlarımız ve siyasilerimiz bu konuda mesai yaptılar mı, yapıyorlar mı veya yapmayı düşünüyorlar mı?

Bu konuda kafamızı karıştıran bir başka nokta ise Kütahya’nın neden komşusu Afyon ile aynı bölgede yer almamasıdır. Afyon’da basit bir örnek, bütün otomobillerin bayisi varken, Kütahya’da bu durum maalesef geçerli değil. Bölgeler belirlenirken, hangi kıstasa göre belirleniyor merak ettim doğrusu. Her zaman çiçek, böcek, açılış olmaz, bu konuya da eğilmemiz gerekiyor!

Sanayiden biraz da halkın meselelerine geçelim. Bu noktada Kütahya’nın ilk gündemi Belediye tarafından merkezdeki Pazar yerinin kapatma kararı. Ortada bir sürü bilgi kirliliği var. Bilen bilmeyen herkes konuşuyor. Konuyu enine boyuna araştırdım ve ortaya şu bilgiler çıktı: 2 yıl önce Belediye İl Trafik Komisyonu’na yazılı bir başvuruda bulunmuş. Eski Pazar yerinin yıkılacağından, geçici olarak ismi geçen sokakları pazaryeri olarak kullanmak istiyorum diye. Aradan iki yıl geçiyor ve yazılı başvurunun süresi bitiyor. Belediye iki tane yeni yer gösteriyor ama buralara da araç, ambulans veya itfaiye giremediği gerekçesiyle belediye dilekçesini geri çekme kararı almış. Trafik Komisyonu da süre bittiği için kapatma kararını uyguluyor. Ancak buradaki hata, alternatif gösterilmeden, vatandaşın ve esnafın mağdur edilecek olması. Dilekçe geri çekilince, sürede bittiğinden böyle bir durum ortaya çıkmış.

Sebzeciler Odası Başkanı ve onun bağlı olduğu Federasyon Başkanı konuya ilişkin bir açıklama yaptılar. Bazı siyasi partiler de destek verdiler. Ama sonuçta Pazar kapatılıyor. Belediye bu noktada alternatif üretmeden bu kararı aldı. Bu konunun kimseye sorulmadan, danışılmadan böyle bir duruma gelmesi hiç hoş değil. Merkez pazaryerinde Çarşamba ve Cumartesi günü satış yapılıyor. Bu pazarda 350’ye yakın tezgah açılıyor. 25 bine yakın nüfusu olan 12 mahalle buradan ihtiyacını gideriyor. Belediye Başkanı Eyüp Kahveci’nin bu hatalı karardan dönmesi veya biran önce alternatif üretmesi lazım. Yoksa aldığı oyları yok sayması gibi bir durum ortaya çıkıyor.

Belediye Başkanı Eyüp Kahveci ile ilgili çok sayıda eleştiri yazısı yazdım. Bunları sıkı takip eden ve hatta yazılarımı iki kere okuduğunu söyleyen CHP’li tecrübeli bir siyasetçi aynen şöyle dedi: “Hasancığım, bizim derenin içinden akan suyun kalitesi bu. Biz daha özel balıklar yakalamak istiyoruz ama sazan, gümüş balıkları ile idare etmek zorundayız. Bu dereden başka balık beklemek hayal!”

CHP demişken, merhum Ferdi Zeyrek’ten de bahsetmek istiyorum. Binlerce insanı cenaze namazında bir arada görünce etkilenmemek elde değil. CHP lideri Özgür Özel, açıkça söyledi: “Manisa’da ben kazanamadım ama % 6 olan oyumuzu % 60’a çıkarıp seçimi yıllar sonra CHP’ye kazandıran başkandır Ferdi Zeyrek” diye. Bu da ayrı bir yorum konusu ama öncelikle merhum Başkan Ferdi Zeyrek’e Allah’tan rahmet diliyorum.

Belediye işi gerçekten bir gönül işi. Partiniz hangisi olursa olsun, halka kendinizi sevdirirseniz, elde edemeyeceğiniz bir mertebe yok. Ferdi Başkan, bir mimarmış. Bildiğim kadarıyla mimarlar işinin haricinde halkın temas ettiği noktalarda pek olamıyorlar. Bu sözleri lütfen kimse yanlış anlamasın. Ancak, bu genç yaşta bu işi başarmak herkesin harcı değil. Örnek olsun benzerlerine.

Belediye konusu ile yazının artık sonlarına geldiğimizi bildireyim. Yereldeki tartışmalar, borçlar ve benzeri durumları dile getirdikçe birgün telefonum çaldı. Arayan eski bir Belediye Başkanı. Üstelik iktidarda olan bir partiden seçilmemişti. Neyse, Kütahya’daki durumları takip ettiğini, yazılarımdan konulara vakıf olduğunu anlattı ve şunları aktardı: “Para yok demek, bir Belediye Başkanı’na yakışmaz. Bulmak, sorunu çözmek zorundadır. İyi bir planlama, iyi bir vizyon, iyi bir strateji ile bu ve bunun gibi sorunlar çözüme elbette kavuşur. Ancak, Ankara’ya gittiğinizde vekille veya bakanla değil, işi odacı veya sekreter ile çözebilmek gerekiyor. Ben bahsettiğim insanlarla diyalog halinde oldum yıllarca. Randevu sorunum olmadı. Bakana, genel müdürü ya da müsteşara gittiğimde de kendimi ve belediyemi çok iyi anlattım. Arkadan birilerine kesinlikle telefon ettirmedim. Böyle bir yol izleyerek çok destek aldım”

KISSADAN HİSSE

Bir zamanlar Çin’de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir armut çaldı..

Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator’un karşısına çıkardılar.

Hırsız imparatoru görünce ona şöyle dedi; “Değerli efendim, çok açtım, dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak..” İmparator dudak büker; “Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?”

Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve; “Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz..”

İmparator kahkaha atarak; “Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni..” dedi.

Yoksul adam; “Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım.. Bu tohumu ancak, ömründe hiç çalmamış, başkalarına hiç haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler, tarif edilemez acılarla öldürür. Sultanım, bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz..”

İmparator irkildi, suratını astı, bir süre düşündü, sonra hırçın bir sesle; “Ben imparator’um bahçıvan değil, o tohumu başbakana ver eksin de altın meyveleri görelim” dedi.. Yoksul adam, tohumu başbakana uzatınca başbakan telaşe içerisinde imparatora dönüp itiraz etti:”Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim, sihirli tohumu ziyan ederim. Bence bu tohumu hazinedar başı eksin..” Hazinedar başı da hemen bir bahane buldu ve bu görevi başkasına devretti. Bir bir orada bulunan herkes sudan sebeplerle tohum ekme görevinden kaçındılar..

Sonra İmparator, doğan sessizliğin içerisinde bir süre düşündü.

Başı önünde başbakana, hazinedara ve bütün görevlilere dik dik baktı ve;

“Hadi bakalım bu hırsız bahçıvana tohumun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip sevindirelim” dedi.

Cebinden bir altın çıkarıp yoksul adamın tutması için attı.

Herkesin ceplerinden sessiz sedasız birer altın çıkarıp adama vermesini izledi..

Sonra da gülerek; “Bas git buradan be adam, bugünlük bu ders hepimize yeter..” dedi.

Ortalığın toz duman olduğu şu günlerde tohumu ekecek temiz kimse var mı dersiniz? Şimdilik bu kadar diyelim ve yazımızı bitirelim. Hepinize en güzel günler, esen kalın.

SEVDİĞİM SÖZLER

Talip olduğun yolu yokuşuyla seveceksin!

Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2024 14:39
20.09.2023 11:35
06.02.2024 11:32
02.04.2025 13:22
04.09.2024 14:05
12.10.2024 12:28
REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.